
Ben Uzm.Dr.Rabia Yılmaz,
2003-2010 yılları arasında Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun oldum.
Eğitimim sonrasında, 2010-2014 yılları arasında Erciyes Üniversitesi Çocuk ve Ergen Psikiyatri ana bilim dalında uzmanlık eğitimimi tamamladım. Bu süreçte, çocuk ve ergenlerin değerlendirilmesi ve tedavisine yönelik pek çok eğitim alarak kendimi bu alanda geliştirdim.
Uzmanlık eğitimimin ardından Kayseri Erkilet Çocuk Hastanesi'nde başladığım mecburi hizmetimi, Kilis Devlet Hastanesi'nde tamamladım. Şu anda Gaziantep'te kendi muayenehanemde danışanlarıma hizmet sunmaktayım.
Evli ve iki çocuk annesi olarak, ailemle birlikte geçirdiğim zamanın yanı sıra, mesleğimi de büyük bir tutku ile sürdürüyorum. Çocukların ruh sağlığını desteklemek ve onlara en iyi hizmeti verebilmek için sürekli olarak kendimi geliştirmeye devam ediyorum.


Tedavi ve Tanı Alanları
Dikkat Eksikliği Ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB)

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu dikkat sorunları, aşırı hareketlilik ve istekleri erteleyememe (dürtüsellik) belirtileriyle giden nörogelişimsel bir bozukluktur. DEHB’nin temel belirtileri, aşırı hareketlilik, dikkat eksikliği ve dürtüselliktir.
Aşırı Hareketlilik: Çocuğun kendi yaşıtlarıyla karşılaştırıldığında belirgin düzeyde daha fazla hareketli olması ve bu hareketliliğin çocuğun akademik, sosyal ve aile hayatında sorun oluşturması durumunda aşırı hareketlik olarak tanımlanabilir.
Dikkat Sorunları: Dikkatin bir noktaya toplanabilmesinde güçlük, dış uyaranlarla dikkatin çok kolay dağılması, unutkanlık, eşyalarını veya oyuncaklarını sık sık kaybetme ve plan yapma konusunda zorlanma gibi belirtiler dikkat sorunları bulunduğunu gösterir.
Dürtüsellik: Acelecilik, istekleri erteleyememe, sorulan sorulara çok çabuk yanıt verme, başkalarının sözlerini kesme ve sırasını beklemekte güçlük çekme gibi özellikler dürtüsellik sorunları bulunduğunu düşündürür.
Takıntı Hastalığı (Obsesif Kompulsif Bozukluk)

Obsesyon, kişinin zihnine tekrar tekrar gelen, uzaklaştırmakta zorluk çektiği, saçma ya da mantıksız olduğunu bildiği halde kişinin zihninden çıkaramadığı rahatsız edici düşüncelerdir. Kompulsiyon ise kişinin zihnine gelen bu düşüncelerini azaltmak, yok etmek için yaptığı eylemler olarak tarif edilebilir. Çocukluk çağında OKB sıklığı %1-2 arasında değişen oranlarda görülmektedir. Çocukluk döneminde erkek çocuklarda kız çocuklardan daha fazla görülürken ergenlik ve erişkinlik döneminde kız erkek oranı yakındır
En sık görülen takıntılar kir veya mikrop korkusu, zarar görme korkusu, simetri- düzen takıntıları, cinsel ve dini takıntılardır. En sık görülen kompulsiyonlar da yıkanma ve temizlik, kontrol etme, tekrarlama, biriktirme, sıralama- sayma şeklindedir.
Öğrenme Güçlüğü

Öğrenme güçlüğü normal zeka düzeyindeki bir çocuğun okuma, yazma, ya da matematik becerilerinin yaşıtlarına göre geride olması durumudur. Öğrenme güçlüğü okul çağındaki çocuklarda yaygınlığı %5-15 olarak tespit edilmiştir.
Öğrenme Güçlüğü Türleri Nelerdir?
1.Disleksi(Okuma Güçlüğü)
2.Disgrafi(Yazma Güçlüğü)
3.Diskalkuli(Matematiksel İşlem Güçlüğü)
4.Dispraksi(Motor Koordinasyon Güçlüğü)
5.Dinleme ve Dil işlem Güçlüğü
Anksiyete Bozukluğu

Anksiyete bozukluğu, kişinin günlük hayatında aşırı kaygı, endişe ve korku durumları ile ortaya çıkan bir psikiyatrik bozukluktur. Anksiyete, normal bir duygusal tepki olsa da, bozulma haline geldiğinde kişiyi rahatsız eden, sürekli ve kontrol edilemeyen bir hale dönüşebilir.
Anksiyete Bozukluğu Çeşitleri
Yaygın Anksiyete Bozukluğu (YAB): Sürekli ve aşırı bir endişe hali.
Panik Bozukluk: Beklenmedik panik ataklarla ilgilidir.
Sosyal Anksiyete Bozukluğu: Sosyal ortamlarda yoğun kaygı ve korku.
Fobiler: Nesne, hayvan veya durumlara karşı aşırı korku.
Obsesif-Kompulsif Bozukluk (OKB): Takıntılı düşünceler ve zorlayıcı davranışlarla birlikte seyreder.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB): Travmatik bir olayın ardından kaygı ve stres belirtileri.
Depresyon

Depresyon sürekli bir üzüntü hali, ilgi kaybı, enerji eksikliği ve umutsuzluk duyguları ile giden ciddi bir ruhsal hastalıktır. Depresyon sadece geçici bir moral bozukluğu ya da üzüntü hali değildir, tedavi edilmediğinde uzun süre devam edebilir ve kişinin günlük hayatını zorlaştırabilir daha ağır durumlarda intihara neden olabilir.
Otizm

Otizm, doğuştan gelen ve genellikle yaşamın ilk yıllarında fark edilen nörogelişimsel bir bozukluktur. Otizm bireylerin sosyal etkileşim, iletişim ve davranışlarında zorluklara yol açar. Otizm hafif semptomlarıdan çok daha belirgin ve ağır semptomlara kadar geniş bir yelpazeye sahiptir.
Otizmli bireylerde tekrarlayıcı davranışlar, kısıtlı ilgi alanları, sosyal ipuçlarını anlamada ve kullanmada güçlükler, göz teması kurmada yetersizlikler gibi belirtiler gözlemlenebilir. Bununla birlikte her bireyde farklı belirtilerle kendini gösterebilir ve bazı otizmli kişilerin güçlü yönleri ve farklı yetenekleri olabilmektedir.
Sosyal Fobi (Utangaçlık)
Sosyal fobi, bireylerin sosyal ortamlarda veya başkalarının gözleri önünde olma durumlarında yoğun bir kaygı ve korku hissetmeleri durumudur. Bu durum, kişinin sosyal etkileşimlerden kaçınmasına veya bu etkileşimlerde aşırı gerginlik hissetmesine yol açabilir. Sosyal fobi, genellikle aşağıdaki belirtilerle kendini gösterir:
1.Kendini eleştirme korkusu: Diğerleri tarafından olumsuz değerlendirilme korkusu.
2.Fiziksel belirtiler: Terleme, titreme, kalp çarpıntısı, mide bulantısı gibi belirtiler.
3.Kaçınma davranışları: Sosyal etkinliklere katılmaktan kaçınma ya da katılsa bile aşırı kaygı yaşama.
Sosyal fobi tedavi edilmediği takdirde, zamanla bireyin yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir ve çeşitli sorunlara yol açabilir. İşte bu durumun olası sonuçları:
İzolasyon: Birey, sosyal ortamlardan kaçınmaya devam ettikçe yalnızlaşabilir ve sosyal çevresini daraltabilir.
Düşük özsaygı: Sosyal fobi, kişinin kendine olan güvenini zayıflatabilir ve bu da özsaygının düşmesine yol açar.
Kaygı bozuklukları: Sosyal fobi, başka kaygı bozuklukları veya depresyon gibi durumların gelişimine zemin hazırlayabilir.
İş veya okul başarısızlığı: Sosyal etkileşim gerektiren durumlar (toplantılar, sunumlar) zorlayıcı hale gelebilir ve bu da akademik veya iş başarısını etkileyebilir.
Fiziksel sağlık sorunları: Uzun süreli kaygı ve stres, fiziksel sağlık üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir.
Bağımlılık geliştirme: Bazı bireyler, sosyal kaygılarından kaçmak için alkol veya diğer maddelere yönelebilir.
Bu nedenle, sosyal fobinin erken teşhisi ve tedavisi önemlidir.
Sosyal fobi, tedavi edilebilir bir durumdur. Terapi (özellikle Bilişsel Davranışçı Terapi) ve gerektiğinde ilaç tedavisi ile tedavi edilir.
Öfke Kontrol Sorunları ve Şiddet Davranışı
Öfke, kişilerin engellenmesi ve korkuya kapılması sonucu ortaya çıkan bir duygudur. Aşırı öfke duyulması kişilerin bilincini kaybetmesine dahi sebep olabilmektedir. Diğer duygularda olduğu gibi öfke duygusu sınırlı miktarda kişinin ihtiyaç duyduğu davranışlardan biridir. Kişinin yaşadığı sorunlar karşısında kısa süreli öfke duyması karşısına çıkan sorunu çözebilmesi için itici güç olabilmektedir.
Çocuklarda öfke ve saldırganlık çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir. İşte bu davranışların bazı yaygın nedenleri:
Gelişimsel Aşama: Küçük çocuklar, duygularını ve hayal kırıklıklarını henüz yeteri kadar denetleyemedikleri için daha sık öfkelenirler. Bu süreçte öfke ve saldırganlık gibi davranışlar normaldir.
İletişim Sorunları: Çocuklar duygularını ifade etmekte zorlandıklarında, öfke ve saldırganlık yoluyla bu duygularını dışa vurabilirler.
Stres ve Kaygı: Ailevi sorunlar, okul baskısı veya sosyal zorluklar gibi stres faktörleri, çocukların öfke ve saldırganlık hissetmelerine neden olabilir.
Rol Model Olma: Aile içinde veya çevrede şiddet ya da agresif davranışlar sergileyen bireyler, çocukların bu davranışları öğrenmesine yol açabilir.
Duygusal ve Davranışsal Bozukluklar: Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB), anksiyete veya diğer duygusal bozukluklar da öfke ve saldırganlık davranışlarını artırabilir.
Sosyal Öğrenme: Çocuklar, arkadaşları veya medya aracılığıyla şiddet içeren davranışları gözlemleyebilir ve bu davranışları taklit edebilirler.
Fiziksel Rahatsızlık: Açlık, yorgunluk veya hastalık gibi fiziksel durumlar, çocukların sinirli ve saldırgan hissetmesine yol açabilir.
Genetik Nedenler: Bazı çocuklar biyolojik olarak çabuk öfkelenmeye ve yıkıcı davranışları göstermeye yatkın olabilir.
Öfke kontrol ve davranış sorunlarının tedavisinde öncelikli olarak öfke ve bu yıkıcı davranışın altında yatan nedenleri saptamak gerekmektedir.
Tedavide psikoterapiler ya da gerektiğinde ilaç tedavisi yer almaktadır.
Sınav Kaygısı
Sınav kaygısı, öğrencilerin sınavlara girmeden önce veya sınav sırasında hissettikleri yoğun kaygı ve korkudur. Bu durum, öğrencilerin performansını olumsuz etkileyebilir ve genellikle aşağıdaki belirtilerle kendini gösterir:
Fiziksel Belirtiler
- Kalp atışlarının hızlanması.
- Terleme: Normalden fazla terleme.
- Titreme: Kaslarda istemsiz titremeler.
- Mide bulantısı
- Baş ağrısı
- Aşırı yorgunluk
Duygusal Belirtiler
- Aşırı endişe: Sınav sonuçları hakkında sürekli düşünme ve kaygı duyma.
- Kendine güvensizlik: Kendi bilgi ve becerilerine dair şüpheler.
- Korku: Sınavdan başarısız olma korkusu.
Bilişsel Belirtiler
- Konsantrasyon güçlüğü: Sınav sırasında dikkatin dağılması veya odaklanma zorluğu.
- Negatif düşünceler: Kendine yönelik olumsuz düşünceler ve kaygılar.
Davranışsal Belirtiler
- Kaçınma: Sınavdan kaçınma ya da hazırlık yapmaktan uzak durma.
- Aşırı çalışma: Duyulan kaygıyı azaltmak için aşırı çalışma eğilimi.
Sınav kaygısı, öğrencilerin akademik başarılarını etkileyebilir, bu yüzden bu durumun yönetilmesi önemlidir. Rahatlama teknikleri, zaman yönetimi becerileri ve gerektiğinde profesyonel destek almak, kaygıyı azaltmada yardımcı olabilir. Sınav kaygısının tedavisinde psikoterapiler gerekli durumlarda medikal tedaviler uygulanır.
Dil; Konuşma ve İletişim Alanındaki Güçlükler
Çocukluk çağında dil, konuşma ve iletişim becerilerindeki yetersizliği tanımlayan iletişim bozuklukları; dil bozukluğu ( konuşma gecikmesi), konuşma sesi bozukluğu ( fonolojik bozukluk-halk arasında peltek konuşma), kekemelik ve sosyal (pragmatik) iletişim bozukluğu tanılarından oluşmaktadır.
· Dil bozukluğu; konuşmanın takvim yaşına göre beklenenin gerisinde olma durumu.
· Konuşma sesi bozukluğu; bazı harfleri net ve anlaşılır söyleyememe.
· Kekemelik; konuşurken ses, hece, kelime, cümleleri tekrarlama.
· Sosyal pragmatik bozukluk; dil kazanımları olsa da dili sosyal ortamına göre ayarlayamama, tonlama zorlukları şeklinde özetlenebilir.
Büyüyünce düzeleceği, erkek olduğu için ailede de benzer şikayetlerin geçmişte olduğuna dair düşüncelerin olması uygun yardımı almasını geciktirmektedir. En erken dönemde bu sorunun tespit edilip, uygun müdahalelerde bulunmak çok önemlidir. Konuşma gecikmesinden şüphelenilen çocukların mutlaka bir çocuk psikiyatrisine başvurması önerilir.
İnternet Ve Oyun Bağımlılığı
İnternet bağımlılığı, bireylerin interneti aşırı ve kontrolsüz bir şekilde kullanması durumudur. Bu durum, kişinin günlük yaşamını, iş veya okul başarısını, sosyal ilişkilerini ve genel sağlığını olumsuz etkileyebilir.
Oyun bağımlılığı, bireylerin video oyunlarına veya çevrimiçi oyunlara aşırı ve kontrolsüz bir şekilde yönelmesi durumudur. Bu bağımlılık, kişinin günlük yaşamını, sosyal ilişkilerini, iş veya okul performansını olumsuz etkileyebilir.
İnternet ve oyun bağımlılığı tedavi edilmediğinde, bireylerde çeşitli olumsuz sonuçlar ortaya çıkabilir. Uzun süren her iki bağımlılık türü depresyon ve kaygı bozuklukları gibi ruhsal hastalıkların gelişmesine neden olabilir. Gerçek hayattaki etkileşimlerin azalması sosyal izolasyona neden olabilir. Çocukların zamanlarının büyük kısmını ekran başında geçirmesi nedeniyle akademik problemlere, okulda devamsızlığa neden olabilir. Uzun süreli oturumlar, obezite, kas-iskelet sorunları ve ekrana uzun süre maruz kalma, göz yorgunluğu ve migren gibi baş ağrılarına neden olabilir. Kişinin yaşadığı tüm bu olumsuz sonuçlar zamanla öz saygısının azalmasına neden olabilir.
İnternet bağımlılığı tedavi edilebilir. Bireylerin durumu değerlendirilerek psikoterapi, destek grupları ve yaşam tarzı değişiklikleri ile bu sorunun üstesinden gelinebilir.
Enürezis (Alt Islatma) , Enkoprezis(Kaka Kaçırma)
Enüresiz, 5 yaşını geçmiş çocuğun idrar kontrolünü sağlayamaması olarak tanımlanmaktadır. Eğer bu sorun sadece gece olursa Enüresis Noktürna; hem gece hem gündüz olursa da Enüresis Kontinium adı verilir.
Kaka kaçırma olayı 5 yaş üzeri çocuklarda 3 aydan az olmamak üzere ayda en az bir kere görülen kaka kaçırma olaylarıdır.
Her iki bozukluğun tedavisinde başta davranışçı yaklaşımlar olmak üzere psikoterapiler ve ilaç tedavileri kullanılır.
Boşanma Süreci
Boşanma süreci, çocuklar üzerinde çeşitli duygusal, psikolojik ve sosyal etkiler yaratabilir. Bu etkiler, çocuğun yaşı, kişiliği, boşanma sürecinin nasıl yönetildiği ve ebeveynlerin davranışlarına bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Çocuklar kayıp hissi, kaygı ve stres düzeyinin artışı, ebeveynlerine karşı öfke veya üzüntü hissedebilirler. Bazı çocuklar, boşanma sonrası agresif davranışlar, arkadaşlarından uzaklaşma veya sosyal etkinliklere katılmama gibi davranışlar sergileyebilir ve bu nedenlerle okulda sorunlar yaşayabilir. Boşanma süreci, çocukların okulda konsantre olmalarını zorlaştırabilir, bu da akademik başarıyı etkileyebilir.
Ebeveynlerin boşanma sürecini nasıl yönettikleri, çocukların bu duruma tepkilerini büyük ölçüde etkiler. Ebeveynlerin destekleyici, açık iletişim kuran ve çocukların duygularını önemseyen bir yaklaşım sergilemesi, çocukların bu süreci daha sağlıklı atlatmalarına yardımcı olabilir. Eğer boşanma süreci çocuğunuz üzerinde olumsuz etkiler yaratıyorsa, bir uzmandan destek almak faydalı olabilir.
Cinsel Kimlik Sorunları
Cinsel kimlik sorunları, kişinin doğduğu andan itibaren sahip olduğu cinsiyetine karşı olumsuz tavırlar sergilemesi hatta cinsel kimliğini kabul etmemesi durumunda karşılaşılan sorunları tanımlamak için kullanılan bir kavramdır.
Cinsel kimlik sorunları tedavi seçenekleri araştırılmadan önce doğru tanı konulması gerekir. Çünkü cinsel kimlik sorunları konusunda ilk adım doğru tanı koyulmasıdır. Doğru tanının yanı sıra tanının olabildiğince erken konulması da büyük önem taşır. Erken tanı sayesinde tedaviler çok daha başarılı olabilmektedir. Genellikle cinsel kimlik sorunları tedavi seçenekleri için bireyler kendileri arayışa girer çünkü birçok aile bu sorunun farkına varmaz veya kabul etmek istemeyerek görmezden gelir. Ancak görmezden gelmek sorunların tedavisinde etkili bir yöntem değil aksine sorunun erken tanı ile tedavi edilebilme şansının da yok olmasına neden olabilen bir davranıştır.
Gençlik dönemi çocukluk ve erişkinlik dönemi arasındaki bir geçiş dönemi olarak tanımlanabilir. Birçok kuramcı bu dönemde kişilerde kendini ve bedenini tanıma sürecinde kimlik bocalaması olabileceğini söylemektedir. Ergenlik döneminde bazen bu kimlik bunalımı kendini cinsel kimlik sorunları şeklinde gösterebilir. Ergen bu süreçte hangi cinsten hoşlandığı konusunda tereddüt edebilir. Toplumun ve ailesinin beklentilerine ters gelen davranışlar içine girebilir. Bazen de bu durumdan bağımsız olarak cinsel yönelim sorunları olabilir. Bu durumla ilgili ayrıntılı bilgi almak için mutlaka bir çocuk psikiyatristine başvurmanız önerilir.